27 Kasım 2024
5.4 C
Edirne
Ana SayfaTEKNOLOJİTORUN SAHİBİ OLDULAR

TORUN SAHİBİ OLDULAR

-

Sekiz yaşını dolduran klon sığırlar “torun” sahibi oldu. TÜBİTAK destekli “Anadolu Yerli Sığırlarının Klonlanması” Projesi kapsamında 2009’da klonlanan yerli boz ırk boğa Efe ve dişi klonlar yaşamını sorunsuz şekilde sürdürüyor.
 

Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) destekli “Anadolu Yerli Sığırlarının Klonlanması” Projesi kapsamında 2009 yılında kulak derisi hücresinden klonlanan ve dünyadaki klonların içinde “en uzun yaşayanlar” sınıfına da girmeyi başaran yerli boz ırk klonları, hiçbir sağlık sorunu olmadan yaşamlarını sürdürüyor.

Namık Kemal Üniversitesi (NKÜ) Ziraat Fakültesi Tarımsal Biyoteknoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Sezen Arat, Efe'nin 2009 yılında TÜBİTAK destekli proje kapsamında 4 yaşındaki bir boğanın kulak hücresinden klonlandığını, aynı şekilde 5 yaşında bir boz ırk ineğin de hücrelerinden 4 dişi klonladıklarını söyledi.

Proje çerçevesinde 2009 yılında sperma olmadan bir canlının birebir kopyasının oluşturulduğunu anlatan Arat, dünyada bu teknolojiyi uygulayan 10 civarında ülke bulunduğunu aktardı.

Klonlama teknolojisinde ABD ve Japonya'nın başı çektiğini vurgulayan Arat, “Biz de kendi yerli boz ırkımızı klonlamıştık. Çünkü sayıları çok azalmıştı. O zaman dondurulmuş hücre bankasından hücreleri çözüp bu hayvanları klonladık. Tabii klonlama yeni bir teknoloji. Hala gelişmekte olan bir teknoloji ve uygulayan her ülkede aynı başarıya ulaşmıyor.” diye konuştu.

Arat, bu teknolojiyi uygulamaya çalışan bazı ülkelerde klonların 1-2 yaşında öldüğünü, ölü doğumların gerçekleşebildiğini anlatarak, şunları söyledi:

“Uzun yaşayan klonlar o ülkede o teknolojinin doğru kullanıldığını, bu teknolojinin geliştirildiğini gösteriyor. Dolayısıyla burada gördüğünüz boğa ve diğer dişiler 8 yaşında. Doli'yi düşünürsek 6 yaşında ölmüştü. Efe, Ece ve Ecem 8 yaşında olduğu için şu anda dünyada en uzun yaşayan klonlar sınıfına girdi. Çünkü en fazla yaşayan 10 yaş civarında bir sığırla ilgili bilimsel bir çalışma var.

Onun dışındakilerin çoğu ölüyorlar. Bu teknoloji halen inceleme aşamasında ama gördüğünüz gibi klon Efe çok sağlıklı ve klon dişilerden yavruları var, yavrularının da yavruları oldu, yaklaşık 20 kadar bu klonların popülasyonu var. Bir kısmı burada bir kısmı başka bir üniversitede. Bu bize bu teknolojinin uygulanabilir olduğunu gösteriyor. Bu konuda ileride olan ABD ve Japonya, bu klonların diğer hayvanlardan hiçbir farkının olmadığını dolayısıyla gıda olarak da kullanılabileceğini söylüyorlar.”

Proje kapsamında elde ettikleri sonuçların, klonlamanın korkulacak, çekinilecek bir teknoloji olmadığını gösterdiğini ifade eden Arat, doğan klonların da çok doğal yaşayabildiğini, üreyebildiğini aktardı.

Arat, bu teknolojinin etçi ve sütçü hayvan üretiminde, nesli tükenmekte olan hayvanların sayılarının artırılmasında kullanılabileceğini belirtti.

Klon teknolojisinin tıp alanına da öncü olduğunu ifade eden Arat, “Efe bir deri hücresinden üretildi. Dolayısıyla bu bize neyi gösterdi; bir deri hücresi geriye programlanabiliyor. Şu anda tıp camiası da deri hücresinin, yani somatik bir hücrenin geriye doğru programlandığını gördüğü için bunun üzerine çalışılmaya başlandı ve artık deri hücresinden kök hücre yapmaya çalışıyorlar. Belki de bir çok hastalığın tedavisinde bu kök hücre teknolojisi kullanılabilecek ama bu klonlama teknolojisinin bize gösterdiği bir gerçekti bu hücrelerin geriye döndürülmesi. Bu bağlamda başarılı bir çalışma olduğunu söyleyebiliriz.” değerlendirmesinde bulundu.

Diğer yerli ırklarda olduğu gibi boz ırk sığırların hastalıklara karşı dirençli, yemden yararlanmasının da fazla olduğunun altını çizen Arat, şöyle devam etti:

“Dayanıklı hayvanlar. Verimleri diğer ırklara göre göre fazla olmasa bile doğada yaşayabildikleri için et kaliteleri daha iyi. Efe de normal üretimle doğan bir hayvan değil, özel olarak laboratuvarda üretildi. Biz de sonucunu bilmiyorduk ama şu anda görüyoruz ki gerek Efe gerekse dört dişi klonun normal bir bozdan hiçbir farkı yok. Hiç hastalanmadılar, hiçbir sağlık sorunu yaşamadılar, Efe 8 yaşında olmasına rağmen hala sperma verebilecek durumda. Yavruları var, yavrularının da yavruları var ve onlar da gayet sağlıklı. Dolayısıyla bu teknolojiyle ilgili herhangi bir sıkıntı yaşamadık biz.”

Arat, Çin'in bu teknolojiyi daha sonra uygulamaya başlamasına karşın 1 milyon klon hayvan üretme hedefiyle klonlama fabrikası kurduğunu vurgulayarak, konuşmasını şöyle tamamladı:

“Klonlama uygulanabilir bir teknoloji. Avrupa Birliği (AB) klonlama ile ilgili çalışmaları izliyor, biz de rapor veriyoruz. AB, klon hayvanlarla ilgili henüz 'gıda zincirine girebilir' demedi. 'Sağlıklılar mı, yavruları sağlıklı doğuyor mu, doğum yapan anneler yaşıyor mu?' konularını izlemeye aldı. Dolayısıyla klonlama çalışmaları yapan bilim insanları rapor veriyor. Sonra 'gıda zincirine girebilir' şeklinde bir sonuca varılabilir. Biz de şu aşamada henüz izliyoruz. Örneğin doğumdan 2 sene sonra ölselerdi bu teknolojiyi yapmamızın, o kadar para harcamamızın bir anlamı olmayacaktı. 8 yaşına geldikleri için bu teknolojiyi güvenle kullanabiliriz.”

 

Bir Cevap Yazın

Gözden Kaçmasın

Son Günlerde Popüler

Edirne Ticaret Borsası Side