Edirne Barosu Aile ve Kadın Hakları Komisyonunun düzenlediği, “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü” kapsamında Edirne Barosu Konferans salonunda sunum düzenlendi. Sunuma konuşmacı olarak katılan Uzm. Psikolog Işıl Altıntaş Uçar, “şiddeti uygulayan zalim, şiddete maruz kalan birey ve şiddeti seyreden-tanık olan birey rolleri çocukluk travmalarının özünü oluşturuyor ve bu rollerden birini tekrar etmeye zorluyor.” dedi.
Edirne Barosu Aile ve Kadın Hakları Komisyonunu, Edirne Barosu konferans salonunda “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü” kapsamında sunum düzenledi. Düzenlenen sunuma Edirne Valisi Ekrem Canalp’in eşi Ayten Canalp, Cumhuriyet Başsavcısı Fatih Karabacak’ın eşi Zehra Karabacak, Edirne Baro Başkanı Av. Alper Pınar, Edirne Barosu Aile ve Kadın Hakları Komisyonu yönetimi ve üyeleri ile İlhami Ertem Lisesi ve Edirne Lisesi öğrenciler katıldılar.
Açılış konuşmasını yapan Edirne Baro Başkanı Av. Alper Pınar, Birleşmiş Milletler tarafından belirlenen 25 Kasım Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Günü’nün anlamının “ temelinde insan hakkı, insan hukuku, birey hakkı, yurttaş hakkı, evrensel hukuk ilkelerine bağlılık, hukukun üstünlüğü ve yaşama hakkı”nın mücadelesine yönelik olduğunu belirtti.
Pınar, “asıl simge olan insanların özgürlüklerine, haklarına, hukukun üstünlüğüne ve bir birey olma bir yurttaş olma haklarına hiçbir şekilde müdahale edilemeyeceğine dair haykırışlarıydı. Esas bunun susturulmaya çalışılmasıydı. Esas bu mücadelenin bastırılmaya ve vahşice hayatlarının sona ermiş olmasıydı.
Temelinde insan hakkı, insan hukuku, birey hakkı, yurttaş hakkı, evrensel hukuk ilkelerine bağlılık, hukukun üstünlüğü ve yaşama hakkı… Aslında engellenmek istenen bu haklara karşı yürütülen bir mücadelenin simgesidir aslında ve bunun için önemlidir. Çok şey istemiyorlardı. Güzel bir hayat, güzel bir gelecek, özgürlükler içerisinde bir ülke, ifadelerini özgürce ifade edebilecekleri bir ortam istiyorlardı. Çocuklarını özgürce bir ülkede yetiştirmek istiyorlardı. İstedikleri çok şey değildi. Ve bir şey daha vardı, simge olmasında düşündüğüm ve kendimce tahlil ettiğim;” Biz kadınlar” diyorlardı, “Cesuruz, kadın olmamız bir şeyi değiştirmez. Biz hakkımız için, hukukumuz için kadın olsak da mücadele ederiz ve her türlü baskıyı karşı ifadelerimizi özgürce söyleriz ve hayatlarımız pahasına da olsa bundan vazgeçmeyiz. Ve bugünün daha sonrasında Birleşmiş Milletler tarafından Kadına Yönelik Şiddet ve Uluslararası mücadele günü olarak tespit edilmesindeki anlamı ben böyle buluyorum.” dedi.
Av. Alper Pınar’ın konuşmasının ardından Şiddete maruz kalmış kadınların hikâyelerini içeren video gösterimi yapıldı.
“Şiddetin Dili” konulu sunumu yapan Uzm. Psikolog Işıl Altıntaş Uçar, konuyla ilgili örnek olaylar verirken, toplumumuz tarafından şiddeti besleyen deyimlere, şiddet ve medya ilişkisine değindi ve dizilerin şiddet karnesini çıkardı. Bireydeki şiddet yöneliminin çocuklarının travmalarına dayandığına dikkat çekti.
Uçar, “Çünkü şiddeti uygulayan zalim, şiddete maruz kalan birey ve şiddeti seyreden-tanık olan birey rolleri çocukluk travmalarının özünü oluşturuyor ve bu rollerden birini tekrar etmeye zorluyor.
Yani aşağılanan aşağılıyor; dövmek çok yanlış bir algıyla sahiplenme veya bir sevilme ifadesi olarak algılanabiliyor. Yapılan çalışmalarda, fiziksel istismara uğrayan çocukların ebeveynlerinde de istismar öyküsü olduğu dikkat çekiyor” diye konuştu.
Av. Nurten Kasapoğlu “Hukukumuzda Kadına Yönelik Şiddet ile İlgili Düzenlemeler” e ilişkin konuşma yaptı.
Kasapoğlu, “ Kadına yönelik şiddet insan hakları ihlalidir. Şiddet eşit olmayan güç ilişkisinden kaynaklanan toplumsal bir sorundur. Aile içi şiddet ve kadına yönelik şiddet fiziksel, psikolojik, ekonomik, cinsel, sözlü ve her türlü şiddet oluşturan tutum ve davranışları kapsar” ifadelerini kullandı.
Tianka Sanat Topluluğu’nun Kenan Horoz çalıştırıcılığında hazırlanan Bekir Can Akyıldız ve Betül Özcan’ın rol aldığı kadına şiddet konulu “Yaşıyorum” adlı oyun sergilendi.
Öğrenciler sunum bitiminde dışarıda hazırlanan panoda kadına şiddet ile ilgili düşüncelerini paylaştı.