Hayvanları Koruma Kanunu kapsamında yapılan değişiklikle tehlike arz eden yasak ırklı köpekler barınaklara mahkum edildi. Edirne Belediyesi Sokak Hayvanları Rehabilitasyon ve Geçici Barınma Evi’nde özel bölümlere konulan yasak ırklı köpek sayısı 32’ye yükseldi. Edirne Belediye Başkan Yardımcısı Dr. Ertuğrul Tanrıkulu, yasak ırklı köpeklerin yasa değişikliği ile isteyene sahiplendirilmesi gerektiğini söyledi.
Hayvanları Koruma Kanunu’nda 14 Ocak’ta yapılan değişiklikle yasak ırklı köpeklere sahipleri tarafından, kısırlaştırılması, aşılarının tamamlanması ile birlikte mikroçip takılması kararı verildi. Alınan bu kararın ardından yasak ırklı köpeklerine aşı ve mikroçip uygulamasını yaptırmayanlar cezalı duruma düşmemek için çok sayıda yasak ırklı köpeğini sokağa terk etti. Bu kapsamda Edirne Belediyesi Sokak Hayvanları Rehabilitasyon ve Geçici Barınma Evi’nde özel bölümlere konulan yasak ırklı köpek sayısı 32’ye yükseldi.
Edirne Belediye Başkan Yardımcısı Dr. Ertuğrul Tanrıkulu, sokağa terk edilen yasak ırklı köpek sayısının arttığını söyleyerek, yasa değişikliği ile isteyene sahiplendirilmesi gerektiğini kaydetti.
Tanrıkulu, “İnanın biz her gün çok üzülüyoruz. Aslında hiçbir suçları yok, onlar da bir can. Bu canlarımızı biz ne yazık ki, müebbet bir hapse mahkum etmiş durumdayız. Buna kesinlikle bir çözüm üretilmeli. Bana kalırsa, yıllardır yapılan çalışmalar neticesinde bu hayvanlarımız sahiplendirilebilinir, kısırlaştırılıp ağızlıkla birlikte yaşayabilirler. Koyduğumuz küçücük bir alanda hayatının sonuna kadar yaşamasını sağlamaya çalışıyoruz ki bu o canlara büyük bir eziyet. O nedenle bence yetkililer, bakanlık görevlilerimiz buna bir çözüm bulmalılar, gerekirse bu belediye barınaklarında olan yasaklı ırkların kişilerce sahiplenilmesi, hatta istekli derneklere verilmesi ve onların bakımının dışarıda da sağlanması gündeme getirilmeli diye düşünüyorum.
Bu genelgenin son tarihine kadar sayı arttı. 26 tane canımız vardı şu anda 32 tane canımız mevcut. Burada sivil toplum örgütleri, duyarlı insanlar, belediyelerimiz bunların kısırlaştırmalarına ve çiplendirilmelerine yardımcı oldular. Edirne küçük bir yer ve belediyemizin barınağında da 32 tane canımız mevcut yasaklı ırk diye tabir edilen. Bu konuda bir planımız vardı, barınağımızın yan tarafında bir yerimiz aynı barınağımızın büyüklüğünde yapmıştık. Orası da genişletildi ve bu canlar için bir yaşam alanı yaratmaya çalıştık. Fakat takdir edersiniz ki bir çok belediyede barınak yok, var olan barınaklarda da bu yasaklı ırkları hayatının sonuna kadar koruyacak ve kontrol altına alacak alanlar yok. Bu anlamda da belediyeler ciddi riskler almakta ve sıkıntılar yaşamakta. Bizim ve bilim insanlarının önerisi, bu yasaklı ırkların belli kurallar çerçevesinde isteyenlere sahiplendirilmesi veya derneklerin koruma alanlarına bırakılması”dedi.
Edirne Bir El Bir Nefes Derneği Başkanı Yağmur Islattı Aydın, yapılan yasa değişikliğini hayvanlar için ölüm fermanı olarak değerlendirdi.
Aydın, “Yasaklı ırk dedikleri ki bizler için hepsi candır, bu yasa ölüm fermanıdır. Biz devletimizden bu fermanı geri çekmelerini rica ediyoruz. Çünkü bu hayvanların hiçbir suçu yok, onlar bu şekilde doğmayı istemediler, kötü sahiplerin elinde, kötü şartlarda yetiştirilmeyi istemediler, bu hayatı kendileri seçmediler. Onlar hepsi can. Bir hayvanın, köpeğin yasaklısı, yasaklısı olmayanı, iyisi, kötüsü yoktur. Biz bunu her zaman söylüyoruz, kötü hayvan yoktur, kötü sahip vardır. Bu hayvanlar, zamanında üretici insanlar tarafından alındılar, satıldılar ve buna göz yumuldu. Üretildiler, kulakları kesildi, kuyrukları kesildi, karanlık odalarda çiğ etlerle beslendiler, dövüştürüldüler, doğurtulup sokağa atıldılar yavruları alındıktan sonra. Zaten kötü şartlarda yaşıyorlardı. Böyle bir yasa çıktı tamam ama bu yasanın ne önü, ne arkası araştırılmadan, ‘bu tarihe kadar toplanacak, barınaklara bırakılacak’ dediler ve bu hayvanların ölüm fermanını kendi elleriyle imzaladılar. Zaten bu hayvanlara bakan insanların çoğu üreticilerdi ya da dövüştürenlerdi. Bu hayvanlar için yuvarlak hesap söylüyorum 1000 TL gibi kısırlaştırma ücretini vermek istemeyen insanlar, ceza ödememek için kendi elleriyle hapishane dediğimiz barınaklara bıraktılar. Bugün Türkiye şartlarında ne kadar iyi bakmaya çalışırlarsa çalışsınlar, bir barınak o hayvana aile ortamını sağlayamayacak, düzgün bakım şartını sağlayabilecek bir barınağımız yok bizim ülkemizde.
Peki bu hayvanlar nereye gidecek? Bu hayvanları biz şu an kendi elimizle ölüme yolluyoruz. Bu yasanın değiştirilmesi, revize edilmesi gerekiyor en azından ülkemizde her şehirde derneklerimiz var hayvanlar için çalışan, en azından bu hayvanların yediemin olarak bu derneklere teslim edilmesi gerekiyor. Sahiplerinin suçunu bu hayvanlara yüklemeyelim, yani bir hayvanın ortalama ömrü 15 yıldır, hiçbir hayvanı 1 metrekare bir alanda 15 yıl yaşamayı hak etmiyor” dedi.