Eğitim Bir-Sen Edirne Şube Başkanı Erdinç Dalgıç, eğitim çalışanlarına yönelik gerçekleştirilen saldırılara tepki göstererek, “Kınama mesajı değil, şiddete karşı yasal düzenleme istiyoruz.” dedi. Dalgıç, tepkilerini göstermek amacıyla Cuma günü iş bırakma eylemi yapacaklarını da açıkladı.
Eğitim Bir-Sen EdirneŞubesi üyeleri, eğitim çalışanlarına yönelik gerçekleştirilen saldırılara tepki gösterdi. Cuma günü iş bırakma eylemi yapacaklarını belirten Eğitim Bir-Sen Edirne Şube Başkanı Erdinç Dalgıç, etkin bir şiddet yasası istediklerini ifade etti.
Dalgıç, “Kınama Mesajı Değil, Şiddete Karşı Yasal Düzenleme İstiyoruz. Eğitim camiası olarak hazin bir cinayet haberiyle sarsılmış bulunuyoruz. İstanbul Eyüpsultan’da eski bir öğrenci okuldan atılmasından sorumlu tuttuğu okul müdürü İbrahim Oktugan’a silahla saldırıda bulunmuş, ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılan okul müdürü kurtarılamayarak vefat etmiştir. Meslektaşımıza Allah’tan rahmet, ailesine ve bütün eğitim camiamıza başsağlığı diliyoruz. Eğitim çalışanları olarak her yeni günde yeni bir saldırı haberi almaktan korkar hale geldik. Öğretmenler bugün maalesef kendilerine yönelik şiddet olayları ile anılır hale gelmiştir. İzmir Ödemiş’te öğrencinin pompalı tüfekle öldürdüğü Ayhan Kökmen’i; Iğdır’da; Yücel Düzci Öğretmenimizin, saldırıya uğrayan öğrencilerini korurken, gözü dönmüş kişilerin şiddetine maruz kalmasını, Patnos’un Aktepe köyündeki Yatılı Bölge Okulu Müdürü Yusuf Vural’ın, Kayseri/ Melikgazi Kadı Burhanettin Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdür Yardımcısı Gülhan Şaşmaz’ın bıçaklanmalarını unutmadık. Acıları yüreklerimizi yakmaya devam ediyor. Yüreklerimiz arkadaşlarımızın acıları ile kavrulurken son bir kaç ay içerisinde şu saldırılarla karşılaştık. Diyarbakır’da öğrencisinin liseden atılmasından sorumlu tuttuğu okul müdürümüz Hüseyin Oruç bıçaklanıp yaralandı; İstanbul Sarıyer Prof. Ali Kemal Yiğitoğlu Ortaokulu’nda bir öğretmenimiz öğrenci velisinin yumruklu saldırısına uğradı; İstanbul Başakşehir’de Hacı Ali Osman Gül İlkokuluna zorla girmeye kalkışan bir veli hamile bir öğretmemizi darp etti. Görülüyor ki eğitim çalışanlarına yönelik şiddet olayları münferit eylemler olmaktan çıkmıştır. Maalesef yaygın bir toplumsal sorun haline gelmiştir. Şiddet toplumun geleceği açısından vazgeçilmez olan eğitim öğretim hizmetlerinin yürütülmesini sekteye uğratacak boyuta ulaşmıştır değerlendirmesini yapmak haksız ve yanlış sayılmamalıdır. Bu şiddet eylemlerindeki artışta şiddete başvuran kişilerin yaptığım yanıma kar kalıyor inancının büyük rolü vardır. Eğitimciler olarak, daha iyi bir eğitim için daha iyi bir müfredat, pedagojik yöntemler, daha ileri amaçlar üzerine kafa yormamız gerekirken, bugün bu yaramızı konu etmek mecburiyetinde kalışımızın ana sebebi, şiddetin ağırlaşan toplumsal maliyeti karşısında, bugüne kadar çözüm üretmede yetersiz kalınmasıdır. Göz göre göre gelen sorunu, gözümüzün önünde duran soruna, gözümüzü kapayarak çözüm bulamayız. Bugün yaşadığımız acılar, dünün ihmal ve umursamazlığının sonucudur. Yarın yaşanmasını istemediğimiz acılar da bugünkü ilgisizliğin sonucu olmamalıdır. Eğitimcilere yönelen şiddete ısrarla dikkat çekip çözüm önerilerimizi sunduğumuz her durumda karşılaştığımız yetersiz tutum, şiddetin ateşine benzin dökmekten başka bir anlama gelmemektedir. Öğretmeni güçlendirecek, donatacak, koruyacak tedbirler almak yerine onu hedef alan saldırılar karşısında sessizliğe gömülmenin anlaşılır bir yanını göremiyoruz. Toplumdaki şiddeti eğitimle yok etmenin hesabını yaparken, şiddeti eğitimin içine sokmaya davetiye çıkarıcı uygulamaların akılla, izanla, vicdanla, kültür değerlerimizle, hayat anlayışımızla telif edilir bir yanı yoktur. Eğitim çalışanları bir yandan şiddetin toplumun aklını, anlayışını felç etmesine, eğitim başarımızı engellemesine dur demek için genç dimağlar üzerinde emek verirken diğer yandan şiddetin nesnesi haline gelmiş durumdadır. Şiddetin, eğitimi tehdit eder boyuta ulaşması, geleceğimizi tehlikeye sokacak boyuta doğru tırmanıyor olması, acil ve köklü çözüm bulmayı zaruri hâle getirmektedir. Uluslararası hukuk ve anayasada ifadesini bulan yaşam hakkı ilkesi çerçevesinde, kasıtlı ve hukuksuz şekilde ölüme, yaralanmaya ve zarara sebebiyet verilmesini önlemek devletin yükümlülüğüdür. Devletin bu yükümlülük çerçevesinde suç işlemekten caydırıcı yasal zemini ve idari koşulları tesis ederek yaşam hakkını koruma ve ayrıca buna ilişkin ihlalleri önleyici, bastırıcı ve cezalandırıcı bir infaz mekanizması geliştirme ödevinin hukuk devleti olmanın gereği olduğunu hatırlatmak istiyoruz. Bu doğrultuda eğitim çalışanlarına karşı eğitim öğretim kamu hizmetinin sunumundan kaynaklı şiddet eylemlerine yönelik cezai ve hukuki tedbirlerin alınması elzemdir. Eğitim çalışanları kendilerine yönelik şiddet olaylarına karşı caydırıcı nitelikte münhasıran bir cezai müeyyide getirilmesini, şiddete uğrayan çalışana da hukuki koruma sağlayacak türden yasal düzenlemelerin gerçekleştirilmesini acilen talep etmekte ve beklemektedir. Eğitim çalışanlarına yönelik artan şiddet olaylarını önleyecek, failleri caydırıp cezalandıracak ve mağdur eğitim çalışanlarına hukuki koruma sağlayacak bir yasal düzenlemenin yapılmasını sağlamak üzere bugün yaptığımız basın açıklamasının ardından, Cuma günü iş bırakma eylemi gerçekleştireceğiz. Ve iş bırakma eylemimizle eş zamanlı olarak bir hafta sürecek dilekçe kampanyası başlatacağız. TBMM Başkanlığına verilmek üzere topladığımız imzaları yine bir basın açıklaması ile teslim edeceğiz. TBMM’de görev yapan milletvekillerimizin uğradığımız saldırılardan duyduğumuz üzüntüyü görmesini anlamasını ve sorunu çözmek üzere harekete geçmesini bekliyoruz. Burası milli iradenin tecelligâhı, işte eğitimcilerin iradesi işte eğitimcilerin yetkili sendikası. Tercümanı ve temsilcisi olduğumuz eğitimcilerin çağrılarına artık sessiz kalınmamasını gerekli yasal düzenlemelerin ivedilikle yapılması için TBMM’yi harekete geçmeye davet ediyoruz.” ifadelerini kullandı.