20’nci Milli Eğitim Şurası’nda alınan 4-6 yaş grubu çocukların eğitimine din eğitimi eklenmesi kararının çağ dışı olduğunu ve Edirne Laik Bilimsel Çalışma Grubu olarak kararı kabul etmediklerini söyleyen Firdevs Selvili, “Diyanete 4-6 yaş dini eğitim için verilecek kaynaklar; bu yaş grubunda olan çocuklarımızın okullarda ücretsiz beslenme, ulaşım, giyim, oyun materyalleri gibi en temel haklarına aktarılmalıdır.” dedi.
20’nci Milli Eğitim Şurası’nda 124 madde ve 4 yeni önerinin oylaması yapılmış; Şura’daki en dikkat çekici karar ise, okul öncesi eğitimde din eğitimi verilmesi konusunda alınmıştı. 46 eğitimcinin şerhine karşın oy çokluğuyla alınan karar hakkında Edirne Laik Bilimsel Çalışma Grubu tarafından basın açıklaması düzenlendi. Açıklamayı yapan Eğitim-Sen Yönetim Kurulu Üyesi Firdevs Selvili, 4-6 yaş çocuklara verilecek dini eğitim için ayrılacak kaynakların; bu yaş grubundaki çocukların başka ihtiyaçları için harcanması gerektiğini söyledi.
Edirne Bilimsel-Laik Çalışma Grubu adına Eğitim-Sen Yönetim Kurulu Üyesi Firdevs Selvili tarafından yapılan basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi:
“Aralık ayı başında yapılan MEB 20. Eğitim Şurası ‘Eğitimde Fırsat Eşitliği’ ana temasıyla yapıldı. Tüm kamusal hizmetlerde olduğu gibi özellikle eğitimde fırsat eşitsizliğinin zirve yaptığı dönemde bu ana tema aslında bir ironidir.
Şura Genel Kurulu'nda komisyonlarda görüşülen 124 maddenin 17’si oy çokluğu, diğerleri oy birliği ile kabul edildi. Ancak bir öneri var ki Şura’nın amacını da gündemini de belirledi. Eğitim-Bir-Sen adlı sendika tarafından kurula sunulan ‘Okul öncesi öğretim programında çocuğun gelişim düzeyi dikkate alınarak din, ahlak ve değerler eğitimi yer almalıdır’ önerisinin usulsüzlüğe rağmen oylanması aslında Bakanlığın neyi önemsediğinin de kanıtıdır. Komisyonda gündeme bile alınmayan bu öneri, genel kurulda oy çokluğuyla kabul edildi; veli isteği denildi. Yani tarikat ve cemaat gibi dini yapılar veli olarak kabul edilirken, bilimsel ve laik eğitimi savunan kişiler veli olarak kabul edilmedi.
İl Milli Eğitim ile İl Müftülükleri arasında imzalanan protokollerle 3-6 yaş dini eğitim okul öncesi kurumlara sokulmak istenmiştir. Edirne ve bazı ilçeleri de bu protokole imza atmışlardır. Ancak ülkede olduğu gibi ilimizde de, söylendiği gibi veli isteği ile değil biz protokolü yaptık siz de çocuklarınızı gönderin şeklinde tepeden inme bir yönlendirme yapılmıştır. Protokollerle istedikleri öğrenci sayısına ulaşamayan AK Parti, çareyi zorunlu din derslerini müfredata koymakta bulmuş, bunun ilk adımı olarak Şura’yı kendine basamak yapmıştır.
124 tavsiye kararı incelendiğinde çok basit yenilenme önerileri olduğunu göreceksiniz ki; bugüne kadar, 20 yıldır iktidarın her bakanının birkaç kez ‘devrim’ diyerek açıkladığı anlamsız karmaşalar yerine bunların neden yapılmadığının tartışılması gerekir.
Sayın Bakan Şura sonunda yaptığı açıklamada alınan her kararın benimsendiği, ret edildiği veya kabul edildiği anlamına gelmediğini belirtiyor. Özellikle okul öncesi eğitimdeki din dersi kararı sorulduğunda bunu söylemesi örgütsel ve bilimsel tepkileri azaltma amacını taşımaktadır. Ancak zamana yayarak Bakanın dediği gibi üçer aylık zaman dilimleri içinde istenen önerileri hayata geçirecekler ve şuranın en önemli bu kararı toplumsal dengelere, tepkilere göre uygulamaya konacaktır.
127 tavsiye kararını unutturup öne çıkan bu kararı irdelediğimizde; Pedagoji bilimine temelden aykırı olan okul öncesi çocuklara din eğitimi verilmesi ile ilgili alınan tavsiye kararının alınış şeklinin usulsüz, uygulamaya konmasının da çağdışı bir uygulama olduğunu birkaç tarikat üyesi hariç herkes biliyor. Bu konuda bilimsel çalışmaları baz alan eğitim bileşenleri ve bilim insanları tepkilerini dile getirdiler, nedenlerini kamuoyuyla paylaştılar.
Sadece 4-6 yaş değil, 12 yaş altındaki bütün çocukların soyut bilgi döneminde olmadığı, psikolojik, bilişsel gelişimlerine aykırı bir şekilde verilecek bilgilerin pedagojik ve bilimsel olmayacağı, yaşamlarında telafisi olmayacak sonuçlara yol açabileceği bilimsel bir gerçekliktir.
Dini bilgi dogmatiktir yani sorgulanamaz, kabullere dayanır. Oysa bu dönemdeki çocukların özelliği çevresine anlam kazandırabilmek ve öğrenmek için sorgulaması, sürekli soru sormasıdır. Soru soramayan çocuk; çevresinden kopuk, pasif, neden sonuç ilişkisi kuramayan yani itaatkar, mutsuz ve yaşamla uyumsuz bir birey olacaktır. Erken yaşta din eğitiminin çocuklarda korku, kaygı, güvensizlik oluşturacağı da açıktır. Unutulmamalıdır ki; pedagojik ve bilimsel olmayan eğitim çocuğun üstün yararını gözetemez ve geleceğine zarar verir.
12 yaş üstündeki çocuklara dini eğitimin verilmesi ise veli ve çocukların onayı ve isteği göz önüne alınarak gerçekleştirilmeli, okullarda zorunlu olmamalıdır.
Değerler eğitimi ve ahlak eğitiminin evrensel tanımına ve bilimsel eğitim yaklaşımlarına uyacak şekilde kurgulanması, din eğitiminin ise bu dönemde hiçbir şekilde çocuklara verilecek eğitim kapsamının içinde yer almaması gerekir.
İktidarın bu tavsiyeyi uygulamaya koyması her çocuk için kamusal, bilimsel eğitim hakkının ve anayasa üstü olup uyulması zorunlu Çocuk Hakları Evrensel Bildirisi’nin de ihlalidir.
Siyasi erkten talebimiz; okul öncesi okullaşma oranının yükseltilmesi, okul öncesi eğitimin parasız ve erişilebilir olmasıdır. Diyanete 4-6 yaş dini eğitim için verilecek kaynaklar bu yaş grubunda olan çocuklarımızın okullarda ücretsiz beslenme, ulaşım, giyim, oyun materyalleri gibi en temel haklarına aktarılmalı, sosyal ve laik devletin gerekleri yerine getirilmelidir.”