22 Kasım 2024
13.8 C
Edirne
Ana SayfaEDİRNEEĞİTİM İŞ: ÖĞRETMENİ YOK SAYAN MESLEK KANUNUNA HAYIR!

EĞİTİM İŞ: ÖĞRETMENİ YOK SAYAN MESLEK KANUNUNA HAYIR!

-

Eğitim-İş Edirne Şubesi, Öğretmenlik Meslek Kanunu Taslağı değişikliğini protesto etti. Milli Eğitim Bakanlığı’nın Öğretmenlik Meslek Kanunu ile eğitim çalışanlarını tedirgin eden düzenlemeler getirme gayretinde olduğunu belirten Şube Başkanı Nedim Zobar, “Öğretmenin adı olan, fikri yok sayılan bu kanunu kabul etmiyoruz.” ifadelerini kullandı.

Eğitim-İş Edirne Şubesi üyeleri, bugün Saraçlar Caddesi’nde basın açıklaması düzenleyerek Öğretmenlik Meslek Kanunu Taslağı değişikliğine tepki gösterdi. Açıklamayı yapan Şube Başkanı Nedim Zobar, kanunda yapılmak istenen düzenlemelerin eğitim çalışanlarını tedirgin ettiğini söyledi.

Zobar tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“İktidarın ‘Türkiye Yüzyılı’ etiketini, bulduğu her yere yapıştırdığı bir evrede tamamlanan 2023-2024 Eğitim-Öğretim dönemi, eğitimde birçok değişikliğin yaşanmasıyla son bulmuştur.
Ne yazık ki bu değişiklikler, eğitimi ve eğitimin bileşenlerinin koşullarını iyileştiren değil, daha da gerileten hamleler olarak tarihe geçmiştir. Eğitim sistemimizi yıllardır sistematik olarak gerici, piyasacı, niteliksiz hale getirmiş iktidar, yakın zamanda ‘milli’sini yok ettiği milli eğitim sistemimizde bu kez ‘eğitimi’ de parçalamaya başlamıştır.
Bu eğitim öğretim döneminde yaşanan gelişmelere üç ana başlık altında toplarsak:
Eğitimin Gerici Hale Gelmesi; MEB’in dernek maskesi takmış tarikatlarla ve Diyanet ile imzaladığı protokoller, eğitimi daha da gerici hale getirirken çocuklarımızı daha da savunmasız bir duruma itmiştir. ÇEDES garabeti, bu dönemde en öne çıkan tehlike olmuştur. Proje kapsamında okullara imam, müezzin, vaiz, din hizmetleri uzmanı ve Kuran kursu öğreticisi gönderilmesi, çocuklara birçok ilde cami temizliği, mezarlık temizliği yaptırılması gibi uygulamalar bu dönemde sıklıkla karşımıza çıkmıştır.
‘Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ adını taşıyan yeni müfredat, bizlerin ve kamuoyunun itirazlarına rağmen eğitimin belkemiğine yerleştirilmiştir. Laik ve çağdaş eğitim yok edilmiş, iktidarın sorgulamayan nesiller yaratma gayreti bu müfredatta vücut bulmuştur.
Okul öncesi eğitimi özellikle zorunlu eğitim kapsamına almayan MEB, bu alanda Diyanet’in daha da faal olmasına yol açmıştır.
Eğitimin Niteliksiz Hale Gelmesi;
Okul ve derslik sayısındaki açıklar bu dönemde de kapatılmamıştır. Büyükşehirler dahil birçok ilde çocuklar kalabalık sınıflarda ders yapmak zorunda kalmıştır. Taşımalı ve ikili eğitim garabetleri azalacağı yerde artmış, öğrenciler eğitim hakkına ulaşmak, eğitimciler de mesleklerini icra etmek için adeta çile çekmiştir.
Eğitim sistemindeki öğretmen açığı, MEB’in kendi raporlarıyla itiraf ettiği ölçüde dahi kapatılmamıştır. Geçen dönemden vefat, istifa gibi nedenlerle görevinden ayrılan öğretmen sayısı kadar bile öğretmen ataması yapmayan MEB, yaptığı 20 binlik öğretmen atamasında da kontenjandaki aslan payını din dersine ayırmıştır. Bu vesileyle hem meslekte branş krizi derinleştirilmiş hem de atanmayan öğretmen ordusu daha da büyütülmüştür.
Okulların bakımsızlığı, denetimsizliği de had safhaya çıkmıştır. Temizlik malzemelerinin bile velilerin sırtına yüklendiği devlet okulları tel tel dökülmektedir. Okullardaki kadrolu yardımcı personel, güvenlik personeli, temizlik personeli ihtiyacı görmezden gelinmiş; okullar yine ancak teftişten teftişe çeki düzen verilir halde bırakılmıştır.
Gerici yapıları protokoller eşliğinde eğitime birer taşeron haline getiren MEB, zaten yüzde 82’sinden fazlası personel giderlerine ayrılan, bakanlığın zorunlu ihtiyaçlarına bile yetmeyen bütçesinden 5,7 milyar TL tutarında bir kaynağı Türkiye Maarif Vakfı’na ayırarak, bu dönemde eğitimde çok başlılığın daha da artacağının somut işaretini vermiştir.
Eğitimin Piyasacı Hale Gelmesi;
Kamusal eğitimin bu eğitim döneminde daha da fazla geriletilmesi, eğitimin piyasalaşmasındaki ivmeyi artırmış, özel okul sayısında yükselişe neden olmuştur. Bütçesinin büyük bölümünü özel okul taksitlerine ayıran milyonlar, özel okulların orantısız ve MEB tarafından denetlenmeyen fahiş zamlarıyla sarsılmıştır.
Velilerden servet isteyerek kasalarını daha da dolduran özel okul patronlarının öğretmenlerin çoğunu asgari ücretle çalıştırıyor olmasına Bakanlık tarafından ses edilmemiştir. Ücretlere ve koşullara isyan eden özel okul öğretmenlerinin kiminin payına polis copu, kiminin payına işsizlik düşmüştür.
Devlet okulunda çocuk okutmanın bile büyük bir masraf haline gelmesi nedeniyle, kağıt üzerinde zorunlu eğitimin olduğu ülkemizde birçok çocuğumuz eğitim dışı kalmış, çocuk işçilik artmıştır. Son 10 yılda 689 çocuk, iş cinayetlerine kurban gitmiştir.
Tepe taklak giden ekonomi nedeniyle eğitimde rastlanan acı tablo, MEB tarafından yok sayılmıştır. Türkiye Yüzyılında çocukların önüne bir tabak yemek koyulamamıştır. Çocuklar derse aç girer, musluktan su içer hale gelmiştir. Okul kantinlerinde neredeyse içi boş bir tostun, Meclis lokantasında vekillerin kebap yediği paralara satılması iktidarın da bakanlığın da umurunda olmamıştır.
Sendika olarak defalarca gündeme getirdiğimiz çocuk işçilik, MESEM ve meslek okulları eliyle artırılmış, yaygınlaştırılmıştır. Zengini daha zengin yoksulu daha yoksul yapan bu ekonomik kriz ortamında, birçok yoksul aile “çocuğum bari meslek öğrensin, harçlık kazansın” diyerek evlatlarını bu kurumlara yollamış ancak Bakanlık bu öğrencilerin emeklerini sermayeye yok pahasına peşkeş çekerken eğitim haklarını da görmezden gelmiştir.
Eğitimde bunca sorun varken, eğitim emekçileri yoksulluk sınırının altında yaşamaya çalışırken, okullar öğretmenler için güvenli bir yer olmaktan çıkmışken, okullara elini kolunu sallayarak girenler öğretmenlere saldırıda bulunurken; Milli Eğitim Bakanlığı, Öğretmenlik Meslek Kanunu ile yine eğitim çalışanlarını tedirgin eden düzenlemeler getirme gayretindedir.
Bu yüzden; Öğretmenliği, diploması geçersiz tek meslek haline getirecek bu kanunu kabul etmiyoruz. Üniversite eğitimini ve akademiyi yok sayan bu kanunu kabul etmiyoruz. AK Parti iktidarının kendi memurunu yaratma hayali olan bu kanunu kabul etmiyoruz. Öğretmenleri unvanlarla ayrıştırmaya, eğitim barışını bozmaya devam eden bu kanunu kabul etmiyoruz. İdareye disiplin hükümleri üzerinden keyfi yetkiler verecek olan bu kanunu kabul etmiyoruz. Eğitimcilere yönelik şiddete karşı caydırıcı önlemler içermeyen bu kanunu kabul etmiyoruz. Başöğretmen unvanının tarihi ve manevi değerini yok sayan bu kanunu kabul etmiyoruz. Öğretmenin adı olan, fikri yok sayılan bu kanunu kabul etmiyoruz.
Sonuç olarak; Sendikamızın ayrıntılı raporunda rakamlarla da göreceğiniz üzere, 2023-2024 Eğitim-Öğretim Dönemi, eğitimin her anlamda geriletildiği, sosyal devletin elini eğitimden iyice çektiği, öğrencinin eğitim hakkının layıkıyla teslim edilmediği, eğitim emekçisinin koşullarının ve haklarının daha da kötüleştirildiği, tarikatların yüzünün daha da güldürüldüğü bir süreç olarak kayda geçmiştir.
Eğitim-İş olarak vurguluyoruz ki, eğitimin geldiği bu hastalıklı halin tek reçetesi, Cumhuriyet’e yakışır şekilde laik, bilimsel, çağdaş, adil ve parasız eğitim sisteminin inşasıdır. Başöğretmenin eğitim neferleri, Eğitim-İşli eğitim emekçileri olarak bu alandaki mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceğimizi bir kez daha ilan ediyor, ‘bu böyle gitmez’ diyoruz.”



Bir Cevap Yazın

Gözden Kaçmasın

Son Günlerde Popüler

Edirne Ticaret Borsası Side