Sanat Tarihçisi ve Arkeolog Prof. Dr. Engin Beksaç, Edirne’nin kurucusu Hadrianus’tan geriye kalan en büyük yadigarlardan olan duvarların kaderine terk edildiğini ifade etti.
Edirne’nin kurucusu Hadrianus’un M.S. 121-126 tarihlerinde kenti korumak için yaptırdığı kalenin duvarlarının bir kısmı, yaklaşık 1900 yıldır ayakta duruyor. Hadrianus’tan Edirne’ye kalan en büyük yadigarlardan olan duvarların kaderine terk edildiğini belirten Sanat Tarihçisi ve Arkeolog Prof. Dr. Engin Beksaç, alanın ivedilikle temizlenmesi gerektiğini ifade etti. Prof. Dr. Beksaç, alanın çok güzel bir arkeopark olabileceğini de belirtti.
Beksaç, “Hadrian Duvarları, Edirne’nin en önemli tarihi miraslarından biri. Edirne’yi kuran Hadrian’dan geri kalan en büyük yadigar. Hadrian, milattan sonra 121-126 sürecinde kendi adını taşıyan Edirne’yi kuruyor. Bugün şehir hala aynı adı taşıyor. Ama o kadar enteresan ki Edirne’de Hadrian ile ilgili bir şey bulmak mümkün değil. Sadece duvarlar var. Ciddi biçimde iki kazı yapıldı. Biri Zindanaltı kazısı, diğeri Makedonya Kulesi kazısı. 2000’li yılların başında, Edirne’de önemli buluntuların ortaya çıktığı bir süreçti. Maalesef iyi bir biçimde değerlendirilemedi, tanıtılamadı. Konu hakkında çalışanlar kasti bir biçimde de engellendi. Bu duvarlarda kaderine terk edildi. Burada çok fazla sayıda mezar çıkarıldı. Buluntular oldukça enteresandı. Bir tanesi mesela Edirne Müzesi’nde bulunana bir iskeletin üzerinde bir Vizigot Fibulası vardı. Bu ilginç Burada ki ceset 9 ağustos 378 tarihinde Edirne yakınlarında vuku bulan Edirne Savaşı’ndan kalma bir kalıntı. Bu Edirne’de bir Vizigot varlığını ortaya koyan bir belgeydi.
Şu an yapılmaya çalışılan bir çalışma var; ama çok daha sonuçlanmış bir şey değil. Bu sur Edirne’nin gerçek arkeolojisini ve tarihini ortaya koyacak bir eser. Bu durum sorulara, cevapsız kalan sorulara yeni sorular ekleyen bir durum. Duvar üzerindeki çalışmalar gerçekten çok önemli. Edirne’yi gerçek anlamda turizm ve kültürel açıdan değerlendirmesi gereken kişilerin bunlara sahip çıkması gerekiyor. Ancak ben sahip çıkılacağı düşüncesinde değilim.
Burası çok güzel bir park olabilir. İlk kazının yapıldığı duruma getirilmesi zor değil. Çok büyük masraflara da neden olacak bir çalışma değil. Edirne’nin kimliğini ortaya koyabilecek bir çalışma yapılabilir. Daha önce birçok yabancı araştırmacı geldi. Bunlar bizim bugün çok önem verdiğimiz önemli kültürel miras olarak değindiğimiz şeylere bakmadılar. Kendi önlerine sunulan şeylere de bakmadılar. Edirne’yi bilen insanlar bunlar. Onların direkt sorduğu şey, ‘Roma devri, Bizans devri ve Traklar’dan ne kaldı?’ oldu. O zaman bu kadar kötü vaziyette değildi burası. Getirdiğimde dediler ki; evet işte gerçek Edirne bu.” şeklinde konuştu.