Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Edirne’yi ziyaret edişinin 94’üncü yıl dönümü nedeniyle Atatürkçü Düşünce Derneği Edirne Şubesi tarafından gerçekleştirilen etkinlikte; katılımcılara Atatürk’ün sevdiği yemekler ikram edildi.
Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Edirne’yi ziyaret edişinin 94’üncü yıl dönümü nedeniyle Atatürkçü Düşünce Derneği Edirne Şubesi tarafından özel bir etkinlik gerçekleştirildi. Dernek binasındaki etkinlikte; katılımcılara Atatürk’ün sevdiği yemekler ikram edildi. Etkinliğe; Edirne Belediye Başkanı Av. Filiz Gencan Akın, CHP Edirne İl Başkanı Av. Harika Taybıllı, Memleket Partisi İl Başkanı Süheyl Tunçyürek, CHP Edirne Merkez İlçe Başkanı Yücel Balkanlı, önceki dönem belediye başkanlarından Güngör Mazlum, muhtarlar, STK temsilcileri ve dernek üyeleri katılım gösterdi.
Atatürkçü Düşünce Derneği Edirne Şube Başkanı Celil Özcan, etkinliğe katkı sağlayan herkese teşekkür etti.
Özcan, “Mühim işler, önemli teşebbüsler birlikte iş görmeyle mümkündür. Bu birlik ve beraberliğe katkı veren herkese ayrı ayrı teşekkür ediyorum.” dedi.
Edirne Belediye Başkanı Filiz Gencan Akın da, Atatürk’ün Edirne ziyaretinde konakladığı odanın yanı başında hizmet etmenin çok büyük bir gurur kaynağı olduğunu ifade etti.
Gencan Akın, “Yanı başımızda Ata’mızın odası bulunurken Edirne’ye hizmet etmek, insanı çok onurlandıran, gururlandıran bir duygu. Kampanya zamanında bazı anlar oluyordu, o odaya her girdiğimde onu hatırlıyorum; ‘bu odanın yanı başında bizleri kabul edemeyeceği bir anlayış olursa çok derinden sarsılırız’ diyerek kendi içimden geçirmiştim. Çok şükür bizlere inandınız, güvendiniz.” şeklinde konuştu.
‘Atatürk’ün Sevdiği Yemekler’ etkinliğinin ardından Atatürkçü Düşünce Derneği Edirne Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Barış Kır tarafından günün anlam ve önemine dair basın açıklaması gerçekleştirildi.
Kır, “İşgalle, siyasetsiz ve devletsiz bırakmakla, ordusuzluğa, yokluğa, yoksulluğa mahkûm etmekle, sayısız tuzakla, yıllar süren savaşla, Anadolu’nun birçok yerinde çıkarttıkları onlarca isyanla kurulmasına engel olamadıkları Cumhuriyet’i, bu kez kök salmadan yıkmak için harekete geçen Batı Emperyalizmi ve kadim uşağı şeriatçı yobaz ‘Karşı Devrim’ güçleri, özellikle 3 Mart 1924 tarihinden itibaren peş peşe yürürlüğe sokulan Aydınlanma Devrimleri ve topyekûn kalkınma hamleleri ile yüzyıllardır tepe tepe kullandıkları olanakları ve imtiyazları kaybetmekte olduklarını gördükçe hain eylemlerini hızlandırdılar. 7 -28 Eylül 1924 tarihleri arasındaki Nasturi İsyanı, 17 Kasım 1924’de kurulan devrim karşıtı ve hilafet yanlısı Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası girişimi, hemen ardından 13 Şubat 1925’de İngiltere’nin desteğiyle çıkarılan ve 31 Mayıs’ta bastırılan Şeyh Sait İsyanı ile başlatılan bu eylemler, Şemdinli, Pervari, Koçuşağı, Hakkari, Sason, Mutki, Ağrı, Tendürek, Savur, Pülümür gibi 20’ye yakın ayaklanma ile sürdürüldü.
1930 yılının 23 Aralık günü ise Türkiye inanılmaz bir dinci-gerici isyan haberiyle sarsıldı. Atatürk, Cumhuriyet ve Devrim düşmanı gericiler İstanbul’da yaşayan Nakşibendi şeyhi Esat diye bir hainin kışkırttığı, Derviş Mehmet adlı bir soysuzun önderlik ettiği, her zamanki ‘Din elden gidiyor’ safsatası ve üzerinde ne yazdığını bile bilmedikleri yeşil paçavralarla Menemen’de toplandılar. Şeriat ilan ettiklerini haykıran ve bazı Menemenlilerin katılımı ile sayıları da, cüretleri de artan hainler, kendilerini eylemlerine son vermeleri için uyaran Öğretmen Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay ile Bekçi Şevki ve Hasan Beyleri alçakça katlettiler. Daha birkaç yıl önce Yunan işgalinden kurtarılmış Menemen halkından bazı aymazların da desteklediği bu aşağılık isyanı ve vahşi katliamı haber aldığında inanılmaz acı duyduğu, tarifsiz öfkelendiği, çok sert tepki verdiği, hatta ‘Menemen’i yakın!’ dediği söylenir Atatürk’ün. Büyük Önder, Orduya gönderdiği taziye mesajında da, ‘Büyük ordunun kahraman, genç zabiti ve mefkureci muallim heyetinin kıymetli uzvu Kubilay Bey, temiz kanı ile Cumhuriyetin hayatiyetini tazelemiş ve kuvvetlendirmiş olacaktır.’ diyerek Türk Gençliği’nin Cumhuriyeti ve devrimleri ilelebet koruyacağına olan inancını dile getirmiştir.
Benzerleri gibi bu ayaklanma da Kemalist Devrim kadrolarının kararlı ve güçlü iradesi ile ezilmiş, hainler, Kubilay’ın başını kestikleri yerde hak ettikleri sonla buluşturulmuştur. Türk Ulusu; Osmanlı İmparatorluğu’nun duraklama, gerileme ve yıkılış dönemlerinde de, Milli Mücadele sırasında da, Saltanat ve Hilafet kaldırıldığında da, Cumhuriyetin ilanı ve niteliklerini belirleyen devrimler sürecinde de, çok partili dönemde ve nihayet günümüzde de -15 Temmuz 2016- bu ‘Karşı Devrim’ kalkışmalarıyla hep karşılaştı. Tamamının Batı Emperyalizmi patronajlı olduklarını ve yerli işbirlikçilerce sahnelediklerini bildiğimiz gibi, hedeflerine ulaşamadıklarını ve asla ulaşamayacakların da biliyoruz.
Emperyalizmin 100 yıllık ham hayalidir; Laik, Demokratik ve Sosyal bir Hukuk Devleti olarak muasır medeniyet seviyesini aşma hedefine yönelmiş Atatürk Cumhuriyeti’ni, Kemalist ideolojisinden, Antiemperyalist Üniter Ulus Devlet özünden, Ulusal bütünlüğünden ve Dil Birliği’nden yoksun bırakarak güdümünde bir Din Devletine dönüştürmek. Bu nedenle on yıllardır yaşadığımız ve halen yaşamakta olduğumuz, emperyalizm ve işbirlikçilerinin hayallerini gerçekleştirmek için gerici Derviş Mehmetler yetiştirme gayreti ile Laik Cumhuriyetin Atatürk’ün akıl ve bilim yolunda yürümeyi sürdürmek için Devrimci Kubilaylar yetiştirme iradesinin mücadelesidir ve kuşkusuz Laik Cumhuriyet kazanacaktır.” şeklinde konuştu.