19 Eylül 2024
18.2 C
Edirne
Ana SayfaEDİRNE“ÇOCUKLARA ZARAR VERENLER EN AĞIR CEZAYI ALMALI!”

“ÇOCUKLARA ZARAR VERENLER EN AĞIR CEZAYI ALMALI!”

-

Diyarbakır’ın Bağlar ilçesine bağlı Tavşantepe köyünde öldürülen 8 yaşındaki Narin ve Tekirdağ’da cinsel istismara uğrayan 2 yaşındaki Sıla Bebek hakkında açıklamalarda bulunan Edirne Çocuk Hakları Derneği Başkanı Nur Yılmaz Ercin, “Çocuklarımızı kaybetmek istemiyor; çocuklara zarar verenler kim olursa olsun en ağır cezayı alsın istiyoruz. Bugün Narin’i yok edenler, 2 yaşındaki çocuğa cinsel saldırıda bulunanlar hak ettikleri cezayı almazsa, biliyoruz ki, çocuk cinayetleri asla son bulmayacak.” ifadelerini kullandı.

Edirne Çocuk Hakları Derneği, Diyarbakır’ın Bağlar ilçesine bağlı Tavşantepe Mahallesi’nde 8 yaşındaki Narin Güran’ın öldürülmesi ve Tekirdağ’da 2 yaşındaki bebeğin cinsel istismara uğraması olaylarına tepki gösterdi. Konuyla ilgili olarak basın açıklaması yapan Dernek Başkanı Nur Yılmaz Ercin, çocuklara zarar verenlerin en ağır cezayı almasını istediklerini ifade etti.

Ercin tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Orada bir köy var uzakta. 24 haneli. Gözden uzak olmadığı düşünülen bu köyde 19 gün önce bir kız çocuğu kayboldu. Tüm Türkiye tek yürek olup minik Narin’den gelecek iyi haber için kulak kesildi. Türkiye konuştu o köy sustu. Nihayet minicik bedenin hunharca kıyılıp atıldığı yerde buldular sevgili yavrumuzu. Narin hepimizin çocuğu. Ölümü hiç konduramamıştık. Evet Narin’in, Narin’lerin başına gelen çok kötü ama suçun suçluların üç maymunu oynayarak korunduğu bir toplumda yaşamak çok kötü. Bir köy, küçücük bir çocuğu yutar mı! Hadi o köy uzakta dedik! Gidemeyiz, göremeyiz dedik! Narin’i hala konuşuyorken, burnumuzun dibinden, Tekirdağ’dan gelen haberle duvara çarpmış gibi olduk. 2 yaşında bir çocuk cinsel istismara uğramıştı ve iki gündür yoğun bakımdaydı. Şimdi bu çocuğun hayata tutunabilmesi en büyük dileğimiz. Ama bu vahşeti yaşatanlar için sadece dilekte bulunmamız yetmiyor. Cezasızlık politikalarına son vermesi gereken mercilere sesleniyoruz. Caydırıcı cezalar olmadığı sürece çocuklar güvende olamayacak. Aileler dokunulmaz değildir. Sadece kutsallıkla bezenecek bir toplumsal kurum da değildir. Devlet, gerektiğinde çocuklarımızı koruyacak her türlü önlemi almak; çocukların güvenli yaşamı için gereken ilgili kurumları çalıştırmak zorunda.
Türkiye’nin kabul ettiği Lanzarote Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi ve bizim Türkiye Büyük Millet Meclisimizce çıkarılan çocuk koruma kanunu var. Kanunların hassasiyetle amacına uygun olarak hayata geçirilmesini istiyoruz. Aile korumuyorsa devlet var, dağdaki kuzudan haberi olanlar çocuklarımızdan da haberdar olsun istiyoruz. Çocuklarımızı kaybetmek istemiyor; çocuklara zarar verenler kim olursa olsun en ağır cezayı alsın istiyoruz. Bugün Narin’i yok edenler, 2 yaşındaki çocuğa cinsel saldırıda bulunanlar hak ettikleri cezayı almazsa, biliyoruz ki, çocuk cinayetleri asla son bulmayacak. Ayrıca, Diyoruz ki, sokaktaki sade yurttaş da, bütün toplumsal kurumlar da sürekli dillerine doladıkları çocuk sevgisini yeniden dürüstçe sorgulasın.

Hafta başında 2024-2025 Eğitim-Öğretim Yılına merhaba dedik. Ne yazık ki, son günlerdeki acı haberlerden, ülkenin içinde bulunduğu kasvetli atmosferden ve ekonomik sıkıntılardan dolayı coşkulu bir başlangıç yapamıyoruz. Eğitim sistemindeki tartışmalar ve yaşanan sorunlar, eğitimcilerin, öğrencilerin olduğu kadar velilerin de moral motivasyonunu oldukça olumsuz etkiledi. Geçtiğimiz yıldan bu yana, kartopu gibi büyüyerek kapımıza dayanan bu sorunların yetkili ve ilgili kurumlar tarafından acil olarak çözülmesini bekliyoruz. En acil ve temel ihtiyaçlar olan, ücretsiz bir öğün okul yemeği, okullarda içilebilir su sebillerinin bakımı, ihtiyacı olan öğrencilerin okul giysilerinin ve kırtasiye malzemelerinin temini. Ayrıca, okul binalarının içinin ve bahçesinin temizliği ve güvenliğinin sağlanması. MESEM’lerin bir daha gözden geçirilmesi. Ki, çocuk işçiliğe dönüşen uygulamalarda zaman zaman iş cinayetleriyle karşılaştık. Okullarda son yıllarda en çok karşılaştığımız sorunlardan bir diğeri ise akran zorbalığı. Bu sorunun giderilmesi için en önemli ihtiyacın daha fazla rehberlik uzmanı istihdamı olduğunu söylemeye gerek yok. Ama aynı zamanda, okul yöneticileri, veliler ve uzmanlarla ortaklaşa yapılacak uzun soluklu iyileştirme çalışmaları gerçekleşmeli. ÇEDES kapsamında din temelli verilen derslerin pedagojik formasyon açısından olumsuz yanları uzmanlar tarafından dile getirilmiş olmasına rağmen, bu uygulamaya devam edilmesini doğru bulmadığımızı belirtmek isteriz. Yanı sıra, sadece akademik başarı odaklı değil, çocuklarımızın evrensel insani değerlerle ve pozitif bilim ve aydınlanma yolunda eğitim almalarını sağlamanın da, toplumsal görevimiz olduğunu düşünüyoruz. Ancak, her gün siyasilerden gelen başka bir açıklamayla neye uğradığımızı şaşırıyoruz. Siyasetçilerin özellikle eğitimin içeriği hakkında konuşmadan önce uzmanlara sormasını öneririz. Biz yine de burada söylemiş olalım: “Eğitimin de öğretimin de temel amacı, tabii ki öncelikle bilgidir.”

Maarif Modeli adıyla bu yıl uygulamaya konulan ve belli kademelerde okutulacak olan müfredatın da, bir kez daha gözden geçirilerek ve alanında uzman akademisyenlerle tartışılarak düzenlenmesi gerektiğini belirtmek isteriz. Sürekli tekrarlanan bir eleştirinin altını biz de çizmiş olalım: Eğitim yazboz tahtası olamaz! Söz konusu olan sadece çocukların değil, toplumun da geleceğidir. Çağdaş bir toplum, bilimsel, laik ve ilerici bir eğitim sistemiyle gerçekleşebilir. Edirne merkezli bir sivil toplum örgütü olarak, her zaman söylüyoruz, Edirne’de eğitim ve çocuklarla ilgili olarak kamu kurumlarınca yapılacak olan tüm etkinlik ve çalışmalarda biz de elimizi taşın altına koymaya hazırız. Refah düzeyi yüksek, gelişmiş ve çağdaş bir ülkede yaşamayı hepimiz hak ediyoruz. Ancak bunun için toplumsal sorumluluklarımızı yerine getirmemiz ve akıldan, pozitif bilimden ve evrensel etik değerlerden uzaklaşmamamız gerek. Edirne Çocuk Hakları Derneği olarak, bu yıl ne yazık ki, daha fazla sorunla karşılaşacağımızı biliyoruz. Hiçbir çocuğu birbirinden ayırmadan hakları için savunuculuğumuzu sürdüreceğimizi ifade etmek isteriz. Gönül isterdi ki, bu yıl sadece çocukların oyun oynama hakkı için etkinlikler yapalım. Çocuklar gülsün, neşeli vakitler geçirsin diye atölyeler açalım. Ne yazık ki, 6 Şubat depreminden bu yana, kaybolan, enkaz altında kalan çocukların hikayeleri, Gazze’de bileye isteye öldürülen binlerce çocuğun hikayesine karışınca, her gün başka bir çocuk ölümüne, tecavüze, vahşete dönüşünce,

Gördük ki, aslında, bir çuvala sığdırılmaya çalışılan küçücük bir Narin değil! El mecbur, bundan sonra asıl, çocukların yaşam hakkı için, sokaklardaki bütün can dostlarımızın yaşam hakkı için ses çıkarmamız gerek! Derin yoksulluğun da, derin cehaletin ve derin kötülüğün de mağduru çocuklar olmasın diye ses çıkarmamız gerek!

Çocuklar, ölmekten yorulmasın, oyun oynamaktan, hayal kurmaktan yorulsun diye ses çıkarmalıyız. Biliyoruz ki, ses veren iyi insanlar, susan 24 haneli bir köyden daha güçlüdür! “Bazen de bilip söyleyemediğimiz şeyler var” diyen vekillerden daha güçlüdür!

Yeni Eğitim-Öğretim Yılı hayırlı olsun!”


Bir Cevap Yazın

Gözden Kaçmasın

Son Günlerde Popüler

Edirne Ticaret Borsası Side